YUSUFUN KUYUSU (2)
BAKALIM BU HAFTAKUYUDA NE ÇIKACAK !!!!
Zaman artık doğrulardan kaçanların değil, gerçekleri yüksek sesle dillendirenlerin zamanıdır. Çünkü bu şehir, yani Van, uzun süredir yönetsel bir "gölge oyunu"nun içinde dönüp duruyor. Yönetenler değişiyor, tabelalar yenileniyor, isimler geliyor geçiyor ama sistem aynı kalıyor: yerel İthal akıllarla ruhun bastırıldığı bir algoritma (düzenek).
Van’ın kaderi midir bu, yoksa bize dayatılan bir “versiyon” mu? Bu güzel coğrafya, neden sürekli “misafir yöneticilerin kısa vadeli ajandalarına teslim ediliyor? Milletvekili, belediye başkanı, kurum müdürü, sözde gazeteci, genel sekreter… Say say bitmez. Yerel hafızaya sahip, halkla aynı frekansta buluşabilen, kenti yaşayan değil yöneten insanlar neden hep yedek kulübesinde bekletiliyor?
Bir süredir Van, adeta bürokratik bir "deney laboratuvarı"na çevrilmiş durumda. Başka şehirlerde başarı gösterememiş, sistemin dışına atılmış ya da sırf bir yere yerleştirilmesi gereken isimler, “staj yapsınlar” diye bu kadim şehre yönlendiriliyor. Ama Van bir “test sahası” değil, bir medeniyetin yaşadığı canlı bir organizmadır.
Bu bir liyakat sorunu değil sadece… Aynı zamanda bir sahipsizlik virüsüdür. Çünkü biz Vanlılar olarak, çoğu zaman birbirimizin elinden tutacağımıza, birbirimizin ayağına dolanıyoruz. Toplumsal hafızamızda bir "çekememezlik yazılımı" çalışıyor sanki. Ve bu sistemde, dürüst kalanlar oyunun dışına atılıyor, susanlar ise sessizlikle ödüllendiriliyor.
Oysa ki bu şehirde, sadece liyakatli değil, aynı zamanda yüksek vizyonlu, projeci, etik değerlere bağlı, ve "yerli hafızaya" sahip çok sayıda isim var. Bunlar, şehrin dijital ve fiziki kodlarını yeniden yazabilecek kapasitede insanlar. Dilerseniz birkaç örnekle, hafızayı tazeleyelim:
- Prof. Dr. Mücip Tapan: Dürüstlüğü ve kurumsal vizyonuyla öne çıkan bir akademisyen. Kısa süreli belediye görevinde, 50 yıldır hayal bile edilemeyen projeleri hayata geçirmiş; Van’ı Van Gölü ile buluşturmuş, öz kaynaklarla düşük maliyetli ama kalıcı eserler üretmiştir.
- Nihat Arpalı: Kent planlaması ve şehir vizyonu konusunda derin birikime sahip, karakteriyle fark yaratan bir isim. Projeleriyle Van’ın kent kimliğine ciddi katkılar sunmuştur.
- Prof. Dr. Ali Özvan: Siyasetin gürültüsünden uzak, sahaya ve hizmete odaklı, öz be öz Vanlı bir bilim insanı.
- Prof. Dr. Mehmet Nuri Almalı, analitik zekâsı ve yüksek üretkenliğiyle tanınan, ciddi projeleri hayata geçirebilecek bilgi ve donanıma sahip, vizyon sahibi tam anlamıyla "bilgi deryası". bir akademisyendir. Kendi kurumunda yaptığı çalışmalarla hem akademik hem de uygulamaya dönük alanlarda önemli katkılar sunmuştur. Dürüstlüğü ve adalet duygusuyla öne çıkan, haksızlığa tahammül etmeyen yapısıyla, kurumunun hakkını ve hukukunu savunmada daima ilkeli bir duruş sergilemiştir. Bilgi birikimi ve duruşuyla çevresinde saygı uyandıran, örnek bir isimdir.
- Abdullah Çalım: Belediyecilikte uzun yıllar üst düzey görevler yapmış, sahayı ve sistemi bilen, donanımlı ve sağlam karakterli bir bürokrat.
- Emre Giray: Genç, dinamik ve hukuk temelli düşünce yapısıyla belediye hukukunu koruyabilecek kapasitede bir değer.
- Fazıl Tamer: Belediyenin farklı kademelerinde görev almış, dürüstlüğü ve inançlı kişiliğiyle örnek bir kamu insanı.
- Feridun Irak: Van sevdalısı, yıllarca yöneticilik yapmış, hizmetleriyle iz bırakmış bir kanaat önderi. Kent hafızasında sağlam bir yeri olan gerçek bir değer.
- İkram Kali: Kültür ve sosyal hayata dokunuşlarıyla tanınan, Van’ın tanıtımına büyük katkı sunmuş, adeta ayaklı bir “kültür elçisi” ve yaşayan bir “yerel kütüphane”.
Elbette sadece bu isimler değil… Van, dün olduğu gibi bugün de nice değerli şahsiyeti bağrında taşımaktadır. Ama ne yazık ki dürüstlüğü ilke edinmiş, kente sevdalı bu insanlar, milyonluk ihalelere el uzatmadıkları için sistemin dışında bırakılıyorlar. İhale komisyonlarına girerken elleri değil, vicdanları titreyen insanlar bu sistemin içinde yer bulamıyor. Çünkü bu sistem, çıkarı merkeze koymuş bir düzenin ürünüdür.
Ancak yıllardır yaşanan tam da budur. Başka şehirlerde başarılı olamamış, halkla bağı zayıf, yönetim vasfı tartışmalı kişiler Van’a gönderiliyor. Hizmetle değil, polemikle; projeyle değil, krizle; halka dokunarak değil, personeli ezerek, ötekileştirerek yönetmeye çalışıyorlar.
Tüm bu isimler, mevcut sistemin görmek istemediği bir şeyi temsil ediyor: Şeffaflık, liyakat ve aidiyet. Ve ne yazık ki bu sistemde; ihaleye dürüstçe bakan, makamı emanet olarak gören, torpile değil hak edene yönelen insanlar “sisteme uyumsuz” sayılıyor.
Bugün birçok kurumun başında koordinat dışı illerden gelen yöneticiler bulunuyor. Başta Hakkâri olmak üzere çevre illerden atanan bu yöneticiler, birbirlerine sıkı bağlarla tutunuyor; adeta kendi içlerinde bir “yönetişim adacığı” oluşturuyorlar. Bu da, Van’da “ortak akıl” üretimini sekteye uğratıyor. Yani ithal idareciler geliyor, Vanlılar ise birbirini yiyor.
Bu gidişata artık bir reset atma zamanı gelmedi mi?
“El eliyle değirmen dönmez.”
Unutmayalım, "taş yerinde ağırdır." Ve "el eliyle yücelmez, insan ancak kendi bileğiyle yükselebilir." Bu şehirde yaşayanlar olarak, artık kendi öz evlatlarımıza güvenmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü dışarıdan gelen hiçbir yönetici, bu toprağın acısını, sevincini, sabrını, inadını bizim kadar bilemez, hissedemez.
Van’ın artık ithal yöneticilere değil, yerli vizyona, yerli beyinlere ihtiyacı var.
“Bir şehir, kendi evlatlarına güvenmediği sürece, hep başkalarının gölgesinde kalır.”
Benzer Haberler
YUSUFUN KUYUSU (2)
Hakkari’de Çekirge Alarmı: Her Yıl Aynı Kabus!
YUSUFUN KUYUSU
Ekonomik Katkı mı Kültürel Erozyon mu? İranlı Turistlerin Van’daki Davranışları Tepki Çekiyor
Mukus Çayı’nı Kurutmayın!
İranlılar neden Van'dan vazgeçti?
Hakkari’de Kayıplar Haftası Eylemi: “Sevdiklerimiz Nerede?”
Ağrı dağında 75 Yıllık Gizem Yeniden Gündemde